Yenidoğan bebeklerde olası sağlık sorunları


Yenidoğan bebeğinize kavuşmanın sevinci bazan çeşitli nedenlerle gölgelenir.Bebeğiniz sağlıklı doğmasına karşın doğum sonrasında çok ani bir şekilde yaşayacağı büyük değişiklikler sırasında bazı sorunlar aşayabilir.Günümüzde bunların hemen tamamının tedavisi mümkündür ve bebeğin sonraki hayatını etkileyebilecek bir soruna neden olmaz.Yine de böyle bir durumda anne babanın yaşayacağı endişe ve tedavi maliyetlerinin bazan çok yüksek rakamlarla ulaşabilmesi nedeniyle önemlidir.Bu sorunlar hakkında şimdiden kabaca bilgi sahibi olmanızın olası bir sorunu atlatmakta yardımcı olacağını düşünüyoruz.Bu nedenle bu bölümü yenidoğanın sağlık sorunlarına ayırdık.

Yenidoğanın Geçici Taşipnesi:Yenidoğan dönemimin sıkça karşılaşılan ve bebeğin yoğunbakım ünitesine alınmasının en sık nedenlerinden biridir.Adından da anlaşılacağı gibi geçici bir sorun olmasına karşın gerek anne babanın bebeklerinden ayrı kalması,gerekse yenidoğan yoğun bakımının yüksek maliyeti nedeniyle üzerinde durulması gereken bir konudur.

Yenidoğan yoğun bakım ünitelerine kabul edilen ve solunum sıkıntısı olan bebeklerin üçte birinden fazlasında bu sorun vardır.

Doğumdan önce bebeğin oksijen ihtiyacı plasenta tarafından karşılanır.Akciğerler anne karnında sönmüş balon gibidir ve içinde bir miktar sıvı bulunur.Doğumda bebeğin aldığı ilk nefes ile akciğerler açılır ve içeride bulunan sıvının yerini hava alır.Bu olay genellikle ilk 2-6 saatte gerçekleşir.Bazı durumlarda bu sıvının atılması gecikir ve akciğerlerin bir kısmından oksijen alışverişi mümkün olmaz.Bu durum bebeğin normalden daha hızlı nefes alma zorunlulunu doğurur ve bebek solunum için daha fazla efor harcamak zorunda kalır.Harcanan fazla efor bebeğin oksijen gereksinimini daha da arttırarak bir fasit dairenin oluşmasına neden olur.ancak gerektiği gibi solunum desteği sağlanabilirse genelde en geç THREE-4 gün içinde düzelir.

TTN doğum eylemi başlamadan yapılan sezaryenlerde daha fazla görülür.Doğum sırasında bebeğin plasentadan yeterli oksijen alamdığuı durumlarda da akciğer sıvısının emilmesi zorlaşacağından TTN tablosu daha sık ortaya çıkar.
Yenidoğan bebekler enerjilerinin büyük kısmını nefes almak ve annelerini emmek için kullanırlar.TTN tablosunda bebek soluk almak için normalden daha fazla efor sarfedeceğinden annesini emmesi istenmez.Bebeğin soluduğu havadaki oksijen miktarını arttırabilmek için oksijen vermek ve akciğer sıvısının atılmasını kolaylaştırmak için idrar söktürücüler verilir.Buna rağmen solunum sıkıntısı düzelmezse bebeğe solunum desteği vermek gerekir.Bu durum da bebeğin küvöz içine alınarak solunum desteği makinesine (Ventilatör) bağlanmasını gerektirir.

TTN 3-4 gün içinde düzelir ve eğer gerektiği gibi tedavi edilirse herhangi bir sekel bırakması söz konusu değildir.

Pişik: İster kumaş, ister hazır bezler kullanılsın, bebeklerin poposunda tahriş ortaya çıkabilir. Bu tablo pişik olarak adlandırılır. Çoğu kez pişikler ciddi tablolar halinde seyretmez. Bazı basit, temel koruyucu işlemler, bebeği pişikten veya daha ciddi durumlardan korur.Yeterli sıklıkta altı değişen bebeğin, pudraya ihtiyacı yoktur. Özellikle, büyükanne-babalar torunlarına bol pudra serpmek, losyon sürmekten büyük keyif almaktadırlar. Bu yaklaşım pişiği engellemez. Bazı çocuk sağlığı uzmanlarına göre, kullanılan pudra ve parfüm içeren bazı ürünler, aslında bebek cildi için pişiklere neden olabilecek kimyasal maddeler içermektedir. Bu tür ürünlerin alerjik madde içermediğinden emin olmalısınız.
Polisitemi: Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde polisitemi önemli bir sorundur, ve yenidoğanlarda %1-FIVE arasında görülmektedir.Polisitemi kan hücrelerinin kanın sıvı kısmına göre fazla artmasıdır.Bu durum kanın akışkanlığını etkileyerek organ ve sistemlerde fonksiyon kaybı olabilir. Annede gebelik şekeri bulunması,bebekte rahim içi gelişme geriliği bulunması,doğum sırasında oluşabilen bazı problemler polisitemi oluşma riskini arttırır. Polisitemi tedavisinde serum fizyolojik kullanılarak parsiyel kan değişimi uygulanmaktadır
Yenidoğan Sarılığı: Yenidoğan sarılığı hakkında bilgi vermeden önce sık karıştırılan Sarılık ve Hepatit açıklamak uygun olacaktır.Günlük konuşmada ''Sarılık'' olarak bildiğimiz hastalık aslında karaciğerin bazı virüsler tarafından oluşturulan iltihabı olan ''Hepatit'' tir. Hepatit'in kelime anlamı da karaciğerin iltihabıdır.Sarılık ise kandaki ''Bilirubin'' maddesinin normalden fazla olması nedeniyle cildin ve gözlerin beyaz kısımlarının sararması demektir.Bilirubin alyuvarların içinde bulunan ve oksijen taşıyan 'Hemoglobin' molekülünün parçalanmasıyla açığa çıkar.alyuvarların parçalanması arttığında kandaki bilirubin maddesi de artar.Suda çözünen(direkt) ve yağda çözünen(indirekt) şekilleri olan bilirubin safra sıvısına rengini veren maddelerden biridir. Karaciğer yağda çözünen bilirubini suda çözünür hale getirerek böbrekler yoluyla vücuttan atılmasını sağlar.Kandaki bilirubinin herhangi bir nedenle artmasıyla başta gözün beyaz kısmı(sklera) olmak üzere cilt sarıya boyanır. Yani sarılık aslında bir hastalık değil, birbirinden çok farklı pekçok hastalık nedeniyle ortaya çıkabilen bir bulgudur.Sarılık ''Hepatit'' nedeniyle de oluşabilieceği gibi,safra yollarının tıkanması, alyuvarların parçalanmasının arttığı durumlarda da ortaya çıkabilir.
Yenidoğan sarılığında herhangi bir karaciğer enfeksiyonu yani ''hepatit'' söz konusu değildir.Burada bilirubin maddesinin kanda artmasının nedeni henüz tam olarak olgunlaşmamış olan karaciğerin kapasitesinden daha fazla bilirubin maddesinin ortaya çıkmasıdır.Yenidoğan sarılıklarının çeşitli tiplerini gözden geçirmek gerekirse;
Fizyolojik Sarılık: En sık görülen tiptir.Zamanında doğan bebeklerin yarısına yakınında ortaya çıkar.Erken doğan bebeklerde görülme sıklığı daha da yüksektir.Yenidoğan sarılığı önce gözlerin beyazında ortaya çıkar, bilirübin düzeyiyükseldikçe yüz ve gövde de belirgin hale gelir. Özellikle sarılık bacakların üst kısmında görülmeye başlandığında cilde basmakla kaybolmayan sarı bir renk gözleniyorsa bilirübinin kanda yükseldiği anlaşılır.Bu değerlendirmenin beyaz ışıkta yapılması şarttır. Topuktan alınacak az miktarda kanda yapılan testte bilirubin düzeyi saptanabilir.İndirekt bilirubin belli sınırı aşarsa yenidoğan bebeğin beyninde bazı merkezlere zarar verebilir.''Kernikterus'' olarak bilinen bu durum kalıcı hasar oluşturur.Ancak günümüzde iyi takip edilen bebeklerde neredeyse hiç görülmemektedir.Bilirubin yüksekliğindeannenin bebeğini yeterince emzirebilmesi çok önemlidri.Bunun dışında fototerapi(ışık tedavisi) ilk seçenektir.fototerapi bebeğe beyaz-mavi ışık verilmesidir.Radyasyon ile hiç bir ilgisi yoktur.Eğer fototerapiye rağmen istenen değerlere dönüş sağlanamazsa kan değişimi uygulanır. Anne Sütü Sarılığı:Anne sütüyle beslenen bebeklerin % 1-2' inde görülebilir. Yaşamın ilk FOUR-7 gününde başlayıp, 3-12 hafta içersinde sonlanır. Hemen hiçbir zaman zararlı değildir. Anne sütünü kesmek gereksizdir.
ABO uyuşmazlığı: Annenin kan grubunun "0", bebeğin kan grubunun "A" veya "B" olduğu durumlarda; Rh uyuşmazlığında olduğu gibi anneden geçen antikorlar bebeğin alyuvarlarının parçalanmasına yol açarlar. Ancak bu durum Rh uyuşmazlığında olduğu kadar ciddi boyutta değildir, nadiren kan değişimi gerekir
Hipotiroidi: Doğuştan tiroid bezinin az çalıştığı durumlarda yenidoğan sarılığı daha sık görülür ve tedaviye dirençlidir.Bugün bebeklerin hemen tamamında bu durum kontrol edildiğinden vakaların saptanmasında sorun yoktur.
Rh uyuşmazlığı: Annenin Rh negatif, bebeğin Rh pozitif olduğu durumda; annenin bebeğin Rh pozitif alyuvarlarına karşı oluşturduğu "antikor" denilen maddeler doğum öncesi ve bazen de doğum sırasında bebeğe geçerek bebeğin alyuvarlarının parçalanmasına neden olur. Oluşan aşırı yıkım faaliyeti sonunda, bebekte anemi ve aşırı bilirübin oluşumu görülür.

Bebek kıyafetleri nasıl yıkanmalı yazısını incelemenizi öneriyorum.

Hiç yorum yok: